Turkish-Israeli Relations

Articles

Ne yaptı bu Araplar bize?

Author: Can Dündar

Published in Milliyet - March 6, 2006

Başbakan yine esip gürlemiş önceki gün...

Türkiye'ye yatırım yapmak isteyen Arap sermayesine yönelik eleştirilere kızıyor:

"Araplardan niye o kadar rahatsız oluyorsunuz? Ne yaptı bu Araplar size?" diye soruyor.

***

Cevaba nereden başlamalı?

1915'te Cemal Paşa'nın Beyrut'un Burç meydanında sallandırdığı 11 Arap liderden mi?

Yoksa 1916'da Emir Faysal'ın Arap isyanı patlamadan bir gün önce Cemal Paşa'ya yolladığı, "Bundan böyle Arap ümmeti ile Türk ümmeti arasında sadece savaş olacaktır" yazılı nottan mı?..

Erdoğan'a, İsmet Paşa'nın Türk kıtaatının Şam'dan çekilişini anlattığı hatıralarını mı okumasını önersek?..

Yoksa Atatürk'ün "Vatandaş için Medeni Bilgiler" kitabı için bizzat kaleme aldığı şu satırları mı:

"Türkler, Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arap dinini kabul ettikten sonra bu din (..) Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti".

***

"Ne yaptı bu Araplar size?" sorusunun cevabı toplumsal hafızada "Bizi arkadan hançerlediler" şeklinde kayıtlıdır.

"Ne Şam'ın şekeri, ne Arabın zekeri" deyimi de, işler çıkmaza girdiğinde kullanılan "arapsaçı" benzetmesi de bu "ihanete uğramışlık" hissiyatını ele verir.

İşin ilginç yanı aynı hisler Arap tarafında da geçerlidir.

Doğu Konferansı ile Ürdün'e gittiğimizde El Safir gazetesinin editörü, Türkiye'nin laikliği ve Latin harflerini kabulünden, 1950'lerde Cezayir'e sırt çevirişinden, İsrail'le yakınlaşmasından söz edip "Asıl Türkler Araplara ihanet etti" demişti.

Falih Rıfkı, "Zeytin Dağı"nda Arap topraklarında "Türk müsün?" sorusunun "Estağfurullah" diye yanıtlandığını hicranla yazmıştır.

Beyrut'un Burç meydanını gezenlere hâlâ Cemal Paşa'nın gaddarlığını anlatırlar. Suriye'de ondan söz edenler "Zalim" sıfatını kullanmazsa yadırganırlar.

***

Demem o ki "Ne yaptı bu Araplar size?" sorusunu öylesine ortaya atarsanız, sırtlarda parıldayan paslanmış hançerleri cilalarsınız.

Oysa 1910'lardaki kıyametin öncesinde 400 yıllık bir Arap-Türk birlikteliği vardır.

Türkiye'nin Irak işgalindeki duyarlı tavrı ve Filistin davasına gösterdiği yakın ilgi, bu ortak mazinin dostane anılarını öne çıkarmıştır.

Yani bugünkü "rahatsızlık" meselesi, 1930'ların "Arap karşıtı" ruh halinden biraz farklı...

Burada rahatsızlık yaratan şey Araplardan çok, İstanbul'a sonradan görmeliğin rüküş abidelerini dikmeye niyetlenen Arap sermayesi...

Önceki sene Beyrut'ta görüştüğümüz Dürzi lider Velid Canbolat Beyrut'un yeniden imarı çalışmalarını eleştirirken "Cinayet bu" demişti:

"Beyrut, Dubai gibi oldu. Kentin tarihi dokusu tamamen yok edildi".

Geçen hafta Dubai'deydim. Mağrur bir yapılaşmayla nasıl kişiliksiz bir kent yaratıldığını bizzat gördüm.

Beyrut'tan sonra sıra İstanbul'da...

Rant kokusu alan Arap sermayesi Dubai kulelerini Boğaz sırtlarına saplamaya hazırlanıyor.

Daha önce sırta saplanan hançerleri hatırlatan asıl budur.

Ve korkarım bu yenisinin tahribatı, öncekilerden de fazla olur.